top of page

Starbucks gibi havalı mekânlarda kahve içme rehberi


Baştan anlaşalım; ben bu yazıyı size Apple Macbook’umla herhangi bir Starbucks’ta Caramel Macchiato’mu içerken yazmıyorum. Bakkaldan 30 kuruşa bildiğin nescafe 3’ü bir arada aldım, cam bardağa koydum. Evet evet bildiğin cam bardak. Önce neskafemi bardağa boşaltıp üzerine az bir şey su koyup çay kaşığıyla çırpmaya çalıştım. Maksat hani köpüklü falan olsun, kıvama gelsin anladın mı? Üstüne suyu ekleyince gene abdest suyu gibi oldu, zerre de köpük yok ama olsun, 30 kuruş sonuçta. Bu arada bilgisayar da macbook falan değil ama internetim kotasız bak.

Starbucks’a kaç kere gittin diye soracak olursanız sadece bir kere gittim. Bu sebeple bu yazıda tecrübelerimden bahsedecek değilim. Yazıyı yazarken ben de sizinle birlikte bir şeyler öğrenmiş olacağım. Her zaman dediğim gibi, ben de sizden biriyim. Starbucks’a ilk gittiğinde menüye bakıp içinden “bunlar ne lan” diyen, ne içmesi gerektiği hakkında hiçbir fikri olmadığı halde etrafa “ben buraya sürekli gelirim, bu defa ne içsem acaba” pozları veren ve gözleri bir lazer tarayıcı gibi menüdeki en düşük fiyatlı ürünü arayan o güzel insanlardan sadece biriyim.

Tam da bu noktada derdinize derman olacağım sevgili dostlar. Şimdi Starbucks’a gitmişsiniz. Eğer erkekseniz muhtemelen yanınızda kız da vardır. Yani şemsiye yerine oturmuş güzel kardeşim, kaçarı yok. O kahve içilecek, o şemsiye açılacak. Madem açılacak, bari güzel bir şey içmiş ol. Babaannenin deyimiyle “kursağına vitamin girsin“. İşte ben bunun için uğraşıyorum. Yoksa Starbucks babamın oğlu değil. Kahve Dünyası, Gloria Jeans, Cafe Nero, Tchibo ve aklıma gelmeyen bir – iki tane daha var. Onlarla da akrabalık bağım yok a dostlar.

Bu tür mekanlarda ürünlerin birçoğu kalıcı iken bazıları sezonluktur. Fakat latte, mocha, americano, misto ve macchiato gibi insanların söylerken kendilerini İngiliz şövalyesi gibi hissettikleri ve Türkçe karşılıkları olmayan –olması teklif dahi edilemeyen– kelimeler standarttır. Yani mocha‘yı bildikten sonra, white chocolate mocha‘nın ne olduğunu az çok anlarsın. Ayrıca bu kelimeler tek bir markaya ait değil yani mocha her yerde mocha. Özsüt’te bile var. Şimdi ne nedir, ne değildir, izninizle başlıyorum.

Espresso İçki nasıl tüm kötülüklerin anasıysa, espresso da bu tür kahvelerin tümünün babasıdır dostlar. Türk kahvesinin çakması da derler buna ama aslında ilgisi yok. Türk kahvesi herhangi bir cezvede yapılır, espresso ise kendine has pahalı makinesinde. Fakir işi değil yani. Siz de benim gibi bunun adını yıllar yılı “Expresso” olarak biliyorsanız, oradaki x’i hemen kafanızdan silin, sağda solda telaffuz etmeyin, madara olmayın canlar. Espresso İtalyanlara özgü bir kahve çeşidiymiş. Hızlı, çabuk anlamına geliyor. Hızlıca hazırlanması ve çabucak içilmesi sanırım ona bu ismin verilmesine sebep olmuş. Bir fincan için 42 kahve çekirdeği kullanılıyormuş, taze çekilmiş 42 çekirdeklik kahve 90 derece sıcaklıktaki basınçlı suya maruz kalıyor ve bunun sonucunda makineden köpüklü kahve çıkıyor. İşte bu aşamada Türk kahvesine benziyor ama telvesiz olarak düşünün. O kadar acı ki buna “kahvelerin tekilası” da deniyor. Starbucks gibi kahve dükkânlarında espresso küçücük fincanın 3’te biri kadar gelir. O yüzden espresso işte. Hemen bitiyor. “Bu ne oğlum kahveyi koymayı unutmuşsun git şunu doldur getir” demeyin, baristadan tarihi ayar yemeyin. Bu arada barista dediğin buraların garsonu işte.

Macchiato İtalyanca’da “lekeli” anlamına geliyor. İki çeşidi var. Birincisi espressonun üzerine süt köpüğü eklenerek yapılan. Orijinali buymuş. Adı Espresso Macchiato. Yani siyah üzerine beyaz gibi düşünün. Diğeri de tam tersi. Süt üzerine espresso dökülerek hazırlanıyor. Onun adı da Latte Macchiato. Birazdan latte konusuna da gelicem. Bir yerde latte geçiyorsa o işe süt bulaşmıştır arkadaş. Neyse macchiato’ya dönelim. Söylemesi bayağı bir zevkli mesela; “makiyato” şeklinde okunuyor. En popüler olanı Caramel Macchiato ki karamel aromalı olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Espresso gibi zehirimsi olmayan içecek işte. Gideri var. Geçiyorum.

Cafe Latte Kafe late diye okunur. Latte İtalyanca’da süt anlamına geliyormuş. Buna birçoğu sütlü kahve der ama öyle değil a dostlar. Sütlü kahve dediğin şey, kahveye az miktarda süt eklenerek yapılır. Bunun olayı bambaşka. 2 ölçek süte 1 ölçek espresso ekleniyor üstüne de süt köpüğü konuluyor. Bu kahve değil abi, kahveli süt anladın mı? Ama ben severim mesela. Sütü severim yani. Latte içtim mi hiç bilmiyorum. Bi kere içmiştim sanki. Kafiyeye gel.

Cappucino Bunu bilirsiniz, bakkalda bile satılıyor. Bakın buna sütlü kahve diyebilirsiniz işte. Ama çok köpüklü oluyor. Hatta köpüğüne desen falan çiziyorlar. Capuchin olarak bilinen Fransisken rahiplerinin giydiği cübbe rengi ile bağlantılı olarak bu ismi almış ekşici bir kardeşimizin beyanına göre. İşin özü şu ki kapuçino dediğin şey bizim “kapşon”dan geliyor hacı. Hiç öyle artistlik yapmaya gerek yok. Açık kahverengi içecek üzerinde beyaz köpük var. Bu iyidir. İçin bunu.

Americano Buna filtre kahve diyenler var. Yok hacı öyle bir şey. En basit tabirle üzerine fazladan su eklenmiş espresso bu. Asıl adı cafe americano. Acı kahvenin üstüne bol su ekle. Ne olur? Bulaşık suyu olur. Aman diyim. İçilmez bu bence.

Filtre Kahve Bunu yıllardır merak ediyordum. Bir kere internette araştırıp da neymiş diye öğrenmek aklıma gelmedi. Belki sizin de gelmemiştir. Eğer öyleyse şimdi öğreneceksiniz. Filtre kahve, demleme çay gibi bir şey. Kahve çekirdekleri çekilip taze taze süzme ya da damlatma yöntemiyle fincana boşaltılır. Asıl kahve kokusunu filtre kahveyle alırsınız diyor içenler. Süzüldüğü için kafein oranı düşüyormuş. Tek dezavantajı süzülünce bazı aromaların bardağa gelmeyen posasında kalması.

Mocha İşte benim en sevdiğim. Nescafe 3’ü bir arada içen adama vericen moka‘yı arkana bakmıycan hacı. İçinde ne ararsan var. Espresso, krema, süt, çikolata şurubu. Bildiğin tatlı karışım bu. Benim gibi acı kahve sevmeyenler için mevcut üç seçenekten biri. Diğerleri de cappucino ve latte işte. Bu zaten latte’nin krema ve çikolata şurubu eklenmiş hali. White chocolate mocha diye duyarsanız anlayın ki onun çikolatası beyaz çikolata. Duymazsanız beyaz değildir zaten. Bu içilir.

Frappucino Frappe ve cappucino kelimelerini birleştirince ortaya çıkan şey. Okuyunca sanki kahvenin içinden bir şey fırlayacakmış gibi de geliyor. Buzlu kahve bu. Starbucks’ta bunun çileklisi var geçenlerde haber olmuştu hani yapımında böcek kullanılıyormuş falan diye. Gerçekten de kullanılıyormuş. İyi ki içmemişim. Fakat koka kolada böcek varsa gene içerim bak o konuya hiç girmeyelim.

O kadar yazı yazdıktan sonra sizin için bir de güzel grafik buldum. Hadi gene iyisiniz.

Sadede geliyorum canlar. Diyeceğim o ki adamlar kahve olayını aşmış. Cebimizdeki son yedi buçuk lirayı alıyorlar belki ama bizi üçü bir arada isimli bulaşık suyundan da kurtarıyorlar. Ya da yok lan bi kahveye o kadar para verilir mi? Bilemiyorum. Ama şu bir gerçek ki apaçi kardeşlerimizin yoğun olarak bulunduğu son ses kalitesiz müzik çalan varoş kafelerde 30 kuruşluk neskafe üçü bir arada’ya 3,5 lira verip her 15 dakikada bir amele tipli garson kardeşimiz tarafından rahatsız edilmek istemiyorsanız bu mekanlarda takılacaksınız arkadaşım. Kablosuz interneti cillop gibiymiş ve sabahtan akşama kadar otursan da kimse bir şey demiyormuş diyorlar.


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page