top of page

Elif Şafak – Aşk


Aşk, çok uzun zaman sonra tamamını okuduğum ilk kitap oldu. Önceleri, çok popüler olması ve marketlerde bile satılıyor olması sebebiyle bu kitaba karşı bir önyargım vardı. Fakat, adı sadece “Aşk” olan bir kitabın, sıradan bir aşk hikayesini konu almayacağını tahmin ettim. Küçük bir araştırmayla haklı olduğumu, konunun bildiğimiz anlamda bir aşk hikayesi olmadığını anladım.

Fiziksel, pembe kaplı kitapla başladığım bu romana, ilk çeyreğini okuduktan sonra, birkaç ay önce satın aldım elektronik kitap okuyucum (Amazon Kindle Paperwhite 2 ) ile devam ettim ve bu roman aynı zamanda e-kitap olarak okuduğum ilk kitap olmuş oldu.

Mevlanayı sıradan, herhangi bir insan ne kadar tanıyorsa, ben de o kadar tanıyordum. “Ne olursan ol gene gel ” sözü, semazenler, Konya, Mevlana şekeri… Şems ismini de birkaç defa duymuş ve Mevlana ile bir şekilde bağlantılı olduğu kulağıma çalınmıştı. İşte bu güzel romandan sonra, bu iki güzel insanı, karşımda ete kemiğe bürünmüşlercesine yakından tanıdım. Mevlana’nın nasıl Mevlana olduğunu, Şems’in onunla ne ilgisi olduğunu ve yaşamlarının üzerinden asırlar geçmiş olmasına rağmen nasıl hala bu kadar çok insan tarafından saygı görebildiklerini anladım.

1. Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

Romanda her ne kadar Amerikalı bir kadının hikayesinden bahsediliyor olsa da benim aklım hep hikaye içinde hikaye olan Şems’in hikayesinde oldu. Su gibi bir hikaye. Hani ilk yudumu yavaşça yutarsın da sonrasında kalan suyu hızlıca içersin ya, öyle işte. İnsanın içinde geçmişte yaşama ve hatta sufi olma isteği uyandıran sıcak bir hikaye idi.

Romanda en çok ilgimi çeken, Şems-i Tebrizi’nin dini yaşayış biçimi oldu. Belli bir aşamanın, yüksek bir bilincin üzerine çıkıldığında, kuralların da geçerliliğini yitirdiği, yaratılanın, yaratanın bir parçası gibi davranabildiği mesajını aldım. Gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralını çok sevdim.

Kitabı bitirdikten sonra öğrendim ki Elif Şafak bu kitabı Türkçe yazmamış. Kitap sonradan Türkçe’ye çevrilmiş. Her ne kadar üzülsem de bu duruma, çevirisi bile bu kadar akıcı ve duru olduğundan, onun kalemine hayran oldum. Sonuç itibariyle bu kitap Elif Şafak’la tanışmama sebep oldu. Aşk’ın aslında ne olduğunu öğrenmek isteyenlere tavsiye ediyorum. Yazıyı, bu kitabın anahtarı olan “Gönlü geniş ve ruhu gezgin sufi meşreplilerin kırk kuralı” ile bitiriyorum.


Tanıtılan Yazılar
Son Paylaşımlar
Arşiv
Etiketlere Göre Ara
Henüz etiket yok.
Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page